Birmingham, çeşitli türleri kapsayan çok yönlü ve etkili bir müzik sahnesine sahiptir. Heavy metal alanında, Black Sabbath, Judas Priest ve Led Zeppelin gibi ikonik grupların Birmingham'da kök salmış olması nedeniyle şehir genellikle bu türün doğduğu yer olarak anılır. Bu gruplar heavy metalin ses ve estetiğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamış ve küresel müzik ortamı üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Birmingham'ın müzik sahnesi metalin ötesine geçerek reggae, punk ve indie gibi diğer türlere de önemli katkılarda bulunmuştur. Kentin O2 Academy ve Symphony Hall gibi canlı müzik mekânları, hem tanınmış sanatçıların hem de yeni yeteneklerin sergilendiği çok çeşitli performanslara ev sahipliği yapmaktadır.
Birmingham, bir dizi müze, galeri ve tiyatroya sahip, zengin bir kültürel mirasa sahip bir şehirdir. Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi geniş bir sanat ve tarihi eser koleksiyonuna ev sahipliği yaparken, Barber Güzel Sanatlar Enstitüsü klasik ve Avrupa sanatına odaklanmaktadır. Kentin tiyatro sahnesi, Birmingham Hipodromu ve REP Tiyatrosu gibi mekanlarda gelişmekte ve çok çeşitli performanslar sunmaktadır. Birmingham'ın kültürel çeşitliliği, Birmingham Uluslararası Dans Festivali ve her yıl düzenlenen Birmingham Mela gibi etkinliklerle kutlanmakta ve şehrin çok kültürlülüğü sergilenmektedir.
Birmingham'ın tarihi, "Dünyanın Atölyesi" lakabını kazanmasını sağlayan endüstriyel geçmişiyle yakından bağlantılıdır. Şehir, imalat, metal işleme ve tekstil gibi sektörlerin büyümesini sağladığı Sanayi Devrimi'nde önemli bir rol oynamıştır. Birmingham'ın yenilikçi ruhu, 18. yüzyılda fikirleri ve gelişmeleri tartışmak için bir araya gelen bir grup entelektüel ve bilim insanı olan Lunar Society tarafından örneklendirilmiştir. Bugün Birmingham, Birmingham Katedrali ve Birmingham Back to Backs gibi tarihi simgelerini korurken modern ve çeşitli bir şehre dönüşerek kapsamlı bir kentsel yeniden yapılanma sürecinden geçmiştir.