Almanya'nın hareketli bir liman kenti olanHamburg, zengin kültürel mirasını ve modern canlılığını yansıtan çeşitli ve gelişen bir müzik sahnesine sahiptir. Hamburg, 1960'ların başında gelişmekte olan rock müzik sahnesi için önemli bir merkez olarak ortaya çıktı ve Beatles burada yıldızlığa giden yolculuklarında silinmez bir iz bıraktı. Ağustos 1960 'tan Aralık 1962 'ye kadar, Fab Four Hamburg'u evleri olarak gördüler, yerel dinleyicileri büyülediler ve ilk beğenilerini kazandılar. Dünya çapında tanınmadan ve ilk hitlerini kaydetmeden önce Hamburg, grup için hem bir ikametgah hem de canlı bir sahne görevi gördü. Heyecan verici performanslarına tanıklık eden önemli mekânlar arasında St. Pauli'deki Star Club, müzikal yolculuklarının başladığı unutulmaz bir nokta olarak öne çıktı.
Şehir aynı zamanda klasik müziği de kucaklıyor; Elbe Nehri kıyısında yer alan çarpıcı bir konser salonu olan Elbphilharmonie, klasik performanslar için önemli bir mekan olarak hizmet veriyor. Hamburg'da her yıl düzenlenen ve Avrupa'nın en büyük kulüp festivallerinden biri olan Reeperbahn Festivali, indie rock 'tan elektronik müziğe kadar çeşitli türlerde yeni sanatçıları ağırlamaktadır. Kentin yeni yetenekleri yetiştirme konusundaki kararlılığı, pek çok yerel grubun ve uluslararası sanatçının çıkış yaptığı Molotow gibi mekânlarda kendini göstermektedir.
1970 'lerden 80'lerin ortalarına kadar süren canlı müzik döneminde, Hamburg'un müzikal yetenekleri için önemli bir buluşma noktası, ünlü caz barı Onkel Pö idi. Başlangıçta Pöseldorf semtinde kurulan ve daha sonra Eppendorf'a taşınan bu efsanevi mekan, ünlü "Hamburg sahnesine" katkıda bulunan çok sayıda müzisyene ev sahipliği yaptı. Onkel Pö 'nün müdavimleri arasında Udo Lindenberg, Otto Waalkes ve Hans Scheibner gibi önemli isimlerin yanı sıra Torfrock ve Frumpy gibi saygın gruplar da vardı. Frumpy'nin üyeleri arasında Hamburg doğumlu şarkıcı ve besteci Inga Rumpf da vardı ve müzikal becerisiyle kentin zengin müzik mirasına yeni bir parlaklık kattı.
Hamburg, "Hamburger Schule" olarak bilinen Alman alternatif müziğinin eşsiz bir türünü beslemesiyle uluslararası alanda tanınmıştır. Bu terim Tocotronic, Blumfeld, Tomte ve Kante gibi her biri şehrin zengin müzikal dokusuna katkıda bulunan grupları kapsamaktadır. Uzun yıllar boyunca Hamburg Okulu 'nun merkez üssü, Altona'nın tarihi bölgesinin kalbinde, hareketli Fischmarkt'ın yakınında yer alan ünlü Golden Pudel Club oldu. Pal, Moondoo ve Waagenbau gibi diğer ikonik mekanlarla birlikte Golden P udel Club, bugün Hamburg'un gelişen elektro sahnesi için merkezi bir merkez olarak hizmet vermeye devam ediyor. Bu canlı sahne, dinamik DJ ikilisi Moonbootica, yetenekli Mladen Solomun ve büyüleyici Helena Hauff gibi Hamburg'un müzikal yenilik ve yaratıcılık yuvası olarak kalıcı mirasına katkıda bulunan ünlü sanatçılara sahiptir.
Hamburg'un kültürü, güçlü bir denizcilik etkisi ile gelenek ve yeniliğin büyüleyici bir karışımıdır. İkonik Speicherstadt (Antrepo Bölgesi ) ve görkemli Rathaus (Belediye Binası) gibi şehrin tarihi simgeleri, önemli bir ticaret merkezi olarak geçmişine bir bakış sunmaktadır. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Speicherstadt, kentin denizcilik tarihini çağrıştıran kırmızı tuğlalı depolar ve kanallardan oluşan bir labirenttir.
Hamburg'un mutfak sahnesi, deniz ürünleriyle ünlüdür ve Fischmarkt (Balık Pazarı) enfes bir dizi taze av sunar. Şehrin çok kültürlü çeşitliliği, restoran, kafe ve butiklerin eklektik karışımıyla bilinen St Pauli ve Ottensen gibi mahallelerde yansıtılmaktadır. Bir zamanlar kötü şöhretli bir kırmızı ışık bölgesi olan Reeperbahn, tiyatrolar, müzik mekanları ve hareketli bir gece hayatı ile canlı bir eğlence alanına dönüşmüştür.
Hamburg, Hamburger Kunsthalle gibi Avrupa sanatının geniş bir koleksiyonunu sergileyen kurumlarıyla sanata da değer vermektedir. Kentin kültürel çeşitliliğe olan bağlılığı, uluslararası gemilerin limana yanaştığı ve dünyanın dört bir yanından kültürel performansların sahne aldığı yıllık Liman Doğum Günü kutlamalarında açıkça görülmektedir.
Hamburg'un tarihi, denizcilik mirasıyla derinden iç içe geçmiştir. 9. yüzyılda kurulan şehir, Kuzey Avrupa 'yı dünyaya bağlayan Hansa Birliği içinde önemli bir ticaret limanı olarak büyümüştür. Hamburg'un özgür ve bağımsız bir şehir olarak statüsü, gelişen gemi yapımı ve nakliye endüstrileri gibi refahına katkıda bulunmuştur.
Şehir, İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük bir yıkıma uğramış, yoğun bombardıman saldırıları geniş çaplı hasara yol açmıştır. Ancak, Hamburg küllerinden doğmuş ve savaş sonrası kapsamlı bir yeniden yapılanma sürecinden geçerek modern siluetine ve altyapısına kavuşmuştur. Bir mimari harikası olan ikonik Elbphilharmonie, Hamburg'un direncinin ve sanata olan bağlılığının bir sembolü olarak durmaktadır.